5 Şubat 2013 Salı

Edebî Metnin İdeolojisi


Postmodernizmi geç kapitalizmin kültürel mantığı olarak tesmiye ettiği yazısında Jameson, yüksek kültür ile kitle kültürü arasındaki o ince sınırın silinmesiyle birlikte ortalığa saçılan zevksiz, kitsch, B sınıfı ya da ucuz olarak nitelenen ve “sözde edebiyat” diye adlandırılan düşkün manzarayı sahiplenenlere dair ve onlara karşı alınan tavrı siyasal olarak niteler. Ernest Mandel’in kapitalizmi üç aşamalı olarak ele aldığı şablonda son dönem olan geç kapitalizmin çokuluslu sermâye devrinde –reel ve modernden sonra- ortaya çıkan postmodernizme dair sahiplenmeci yaklaşımın mevcut iktisadî nizamı da içerdiğini ileri sürdüğü söylenebilir. Bununsa malum sebebi, sadece sanat ya da edebiyat değil tüm kültürel temsillerin ve onlara bakış açılarının ardında yatan dünyaya dair değerlendirme tarzıdır. Nihayetinde kapitalist üretim tarzının hükmü altında olan bir toplum dâhilinde ortaya konulabilecek her ürün, sermâyeyle ilişki olsun ya da olmasın bir şekilde kapitalist sürecin tesirine maruz kalmaktadır. Bu tesir sanatçının ya maksadına binaen, bilinçli olarak ortaya çıkarılmakta yahut da bir yansıtma olarak, sanatçıdan bağımsız ve bilinçsiz bir şekilde tebarüz etmektedir. Sanatın en ucuz anlam çerçevesinde bir piyasa hedeflemesi zaten eseri doğrudan kapitalist üretim ilişkisi içinde bir meta olarak tanımlanması anlamına gelmektedir. Üretim, düzenleme, reklam, pazarlama gibi diğer piyasa ürünleri yanı sıra kültürel ürünler de belirli bir tüketici kitle hedeflenerek üretildiği takdirde bunun bilinçli seçimi eser için de bir kullanım ve değişim değeri ortaya koyacaktır. Bunun ötesinde sanatçının böyle bir tercihi olmaksızın en safiyane düşünce ve hislerle oluşturacağı eser de bilinçli olmasa bile ister istemez kapitalist sistem içerisinde bir yerde bulunmak zorunda kalacaktır. Sanatsal bir çıktı gayretiyle kaleme alınmış bir kitabı düşündüğümüzde, onun da diğer kültür endüstrisi ürünleri gibi belirli bir iktisadî etkileşim ve dolayımların neticesinde okuyucuya ulaşacağı açıktır. Ne var ki bugün eserini okuyucuya ulaştırmak isteyen sanatçı için bunu aşmanın çok fazla ve etkin bir yöntemi mevcut değil. Ancak ondan daha önemli olarak sanatçının içinde yaşadığı toplumun iktisadî konumlanışına dair analitik, düşünsel ya da sezgisel olarak edindiği bilinç ve bu bilincin tesiri altında ortaya çıkmış praksis, ister istemez her metni ideolojik bir çerçeveye sokacaktır. Bu çerçeve belki bugünkü bilgi bombardımanı ve medyanın aşırı dayatmaları sebebiyle daha yoğun olarak hissedilebilirse de esasen kapitalizmin evvelki aşamalarını da prekapitalist süreçteki üretimleri de kapsamaktadır.