13 Ocak 2014 Pazartesi

Anlatının Katmanları: Söz ve Söylem


Edebî olsun ya da olmasın hiçbir metin sadece belirli bir ortamın üzerinde yazılanlardan ibaret değildir. Tarihî bir vesikadakiler kadar sıradan bir elektrik faturasında da yazılı olanlar okuyan için farklı katmanlarda inşâ edilmiş birbirini bütünleyen mesajların yığılmasından müteşekkildir. Bir faturaya yerleştirilmiş rakamlar alıcının bütçesi üzerindeki bir gediğe, içinde yaşadığı toplumsal alandaki ekonomik ilişkilere, mevcut siyasal düzenin işlerliğine dair olumlu ve olumsuz fikirlere ve belki de en önemlisi itaat edilmediği takdirde ödenecek faklı bir bedelle yüzleşme seçeneği sebebiyle doğrudan iktidara dair bilgi ve fikirleri daha fazlasıyla beraber içerir. Ödemek ve ödememek seçeneğinin ötesinde bir fatura mükellef için gerçekliğin bir katmanında var olduğunun hatırlatıcısıdır.

Burada metinden kastedilenin sadece harfler ve rakamlar olmadığı tüm görsel, işitsel gösterge sistemlerinin olduğu açıktır. Bu sebeple örneğin Antik Çağ’da Yunanistan’da yontulmuş bir heykel, Hicrî IV. asırda Küfe’de hazırlanmış bir hat eseri, 1930’lara ait Türkçe ezan kaydı ya da XX. yüz yılda Kazakistan’dan gönderilmiş bir uydunun fotoğrafı; sadece birer olgu olarak değil içeriklerindeki farklı katmanlarda taşıdıkları mesajlarla alıcının konumuna göre değişen farklı söylemleri de aktarışlarıyla mevcutturlar. Burada söylemin doğası gereği sözden/mesajdan ayrılmış olduğu, sözün aktardıkları ve aktarmadıkları üzerinden bilgiyi yeniden ürettiği görülür. Uzayda süzülen bir uydunun fotoğrafı sınırlı bir bilgi içerse de onun bize göstermediği gerçekliğinin bağlı olduğu şartları yeni bilgiler üretme imkânı sağlar: Tekniğin kuşatıcılığı, Soğuk Savaş’la ilgili propaganda faaliyetleri, atmosfer dışında yaşam koşullarının üretimi, uluslararası tehdit… bunlardan birkaçıdır. Bu nedenle Foucault “söylemlerin güç ilişkileri alanında işleyen taktik öğeler ya da bloklar” olduğundan söz etmiştir: Bilgiyi işleme gücüne sahip iktidar, sadece o bilginin aktarım şekillerini değil bilgiyle birlikte verilecek mesajların da yönlendiricisi konumundadır. Çünkü dil, gerçekliği üretir ve dili kontrol eden gerçekliği de kontrol eder. Bu iktidarın otorite olarak da bir tahakküm sahibi olduğuna işaret eder.