Kültür, Avrupa’dan
dilimize ithal olunmuş bir kelime. Avrupa’nın düşüncesinden aktarılan
diğer kelimelerdeki çoğunluk gibi Fransızcadan gelmiş. “Culture: 1. Toprağı ekip biçme, tarım, 2. Terbiye, eğitim.” Fransızcaya ise Latinceden aynı anlama sahip colore kelimesinden geçmiş.1
Türk dilinde hiçbir vakit sağlam ve tutarlı bir karşılığı bulunmamış
olan kültürü bir düşünce sorunsalı yaparak cumhuriyet döneminden sonraya
en çok etki eden düşünür olarak Ziya Gökalp, bir çok tartışmaya konu
ettiği bu kelimeyi Arapçadan ödünç aldığı “hars” ile karşılamaya
çalıştı.2
Harsın da ekip biçme anlamına gelmesi gibi aynı doğrultuda
öztürkçeciler kültürü “ekin” kelimesiyle yenilediler. Kültür kelimesi
medeniyet ile müteradif olarak da kullananıldı: Geçmişte İbn Haldun,
bugün medeniyet ve uygarlık ile karşıladığımız anlama kültürü de dâhil
ederek umran kelimesiyle yetindi. İbn Haldun, muhtemel olarak kültür ve
medeniyet arasında bir fark görmediği için imarla etimolojik olarak
ilişkili olan umrana başvurmuş ve ayrıştırmayı bunun üzerinden toplumsal
yapılanmada bedevî-hadarî şeklinde yapmıştır. İbn Haldun'dan
çıkarabileceğimiz anlamda kültür, "yerleşiklik, hadaret" ile ilgilidir.3 Cemil Meriç ise kültür kelimesinden hoşnut olmayarak onun çok daha ayrı bir anlamını zikreder: İrfan.4 Bu sayede Meriç, kendini tanımak çerçevesinde kültürün millî oluşuna da işaret etmiştir.
Tabiatla ilişkiler
münasebetiyle kültürü, tüm canlıları kapsayacak bir genişlikte ele almak
mümkünse de yazının dâhilinde insan toplulukları çerçevesinde
yorumlamak amaçlandığı için sosyolojik bir boyutta değerlendirilecektir.
Bu bağlamda kültür kavramı, bir toplumun üyeleri ya da bir toplum
içindeki grupların yaşam biçimlerine, onların nasıl giyindiklerine,
törelerine, çalışma kalıplarına ve dinsel törenlerine göndermede
bulunur.5
Bundan kastedilen, bir topluluğun yeme-içme, barınma, giyinme gibi
"temel" ihtiyaçlarını gidermede sahip oldukları üsluba ilaveten yaşam
alanı içinde varlığını "sürdürme" sürecinde inanç, değer, norm, âdet,
töre, ahlâk, sanat, dil gibi bilinci biçimlendirici soyut ögeleri de
ihtiva eden geniş bir mefhum olduğudur kültürün.6
Her iki sınırından örneklendirirsek, kimono giyen, sivri çatılı ahşap
evlerde yaşayan, çubuklarla yemek yiyen bir Japon kültürünü tanımak zor
olmayacaktır. Bununla birlikte aynı toplum; inanç, ahlâk, davranış
kalıbı, yaşam stili gibi bazı özgünlüklere de sahiptir ki bunların
yekûnu kültür diye anılmaktadır.