“Sermaye kesimimiz çağdaş
bir sivil toplum oluşturulmasını istemez.
Onlar için halkın
yığınlardan oluşması çok daha yararlıdır.
Halkın yığınlaşması
militanlık getirir; bu ise sivil aralıkları yok eder.”
Küçükömer, sosyal
meseleleri de tıpkı felsefede, bilimde ve sanatta olduğu gibi
“bilgi” temelinden tartışınca İslâm coğrafyası -ya da onun
deyişiyle Asyagil toplumlar- ile Batı arasındaki farklılaşmayı
bilgi tarzlarından anlama gereğine müracaat ediyor. Batılı olmak
istenmekle Batılılaşılmaz: “Lojik tarihi kategorileri birbirine
indirgeyemeyiz.” derken Düzenin Yabancılaşması'nda bunu
anlatmak istediğini söyler. Bu sebeple İbn Rüşd'ün İslâmî
düşünüşte tükenen ama Avrupa'da hayat bulan rasyonelliğini
yineliyor sürekli: “Ortaçağ'ın içinden gelip onu aşarak
Descartes'a ulaşacak çizginin temel taşı!” Geriye bakmadan önce
Osmanlı için bu noktada Fetih'ten sonra düşünceyi durdurma
hamlesi, aynı dönemde Avrupa'da Rönesans atılımının
uyumluluğu: “15. yy'da felsefe yasaklandıysa bu politik yapı
gereğidir.”
Asyagil toplumlar ile
Batı toplumlarının ideolojik bazı farkları gözlemleniyor:
(İdeoloji: Toplumsal bir
modelin (üretim ve dağıtım ilişkilerinin) bütünselliğinin
korunması için işletilen aygıtların tümü.)
Avrupa'da Greklerden
Roma'ya, Ortaçağ'dan demokrasiye uzanan süreçte aktif bir citizen
olgusu var: Yunan demokrasinin yürütücüsü olan citizen, “toprak
sahibi, eliyle çalışmayan, erkek” yurttaşlar. Bu unsur Avrupa
için temel karakteristiklerden birisi, çünkü Roma senatosunda da
feodal örgütlenmede de mülk sahibi citizen toplumsal yönelime
etkin olarak müdahil olabiliyor ve politika yapma hak ve görevine
sahip. (Küçükömer, “hürriyet=sorumluluk çağımız için
demokratik kriterdir.” derken “özgür” insanın politik
sorumluluğunu gösterir.) Yunan'dan itibaren demokrasi seçkinci bir
karakterde ve politika mülkiyet ile uyumlu olma temelinde kuruluyor.
Ancak burada sözü edilen mülkiyet ilişkisi, özel mülkiyetin
liberal karakterinden biraz farklı: Üretimden ortaya çıkan
artı-değer citizen'in birikimine dönüşmüyor, zaten burjuva
sınıfının varlığı sömürü için bir sebep değil sonuç gibi
duruyor.