"Genellikle
olgu olarak adlandırılan şey, dolaysız bir içgörüye belirdiği
haliyle gerçeklik değildir; pratiğin çıkarlarına ve toplumsal
yaşamın gereklerine gerçeğin uyarlanmasıdır. Katışıksız
içgörü, ister dışsal olsun ister içsel, bölünmemiş bir
sürekliliğin sezgisidir."
H.
Bergson
"Bu
büyük simgeciden [İsa'dan]
herhangi bir şey anlayabilmişsem bu, yalnızca iç gerçekleri
gerçekler, 'hakikatler' olarak aldığıdır; gerisini, her türlü
doğal, zamansal, uzamsal, tarihsel şeyi yalnızca imge olarak
benzetme vesilesi olarak anladığı."
F.
Nietzsche
"Hakk
bunun ardında iken sûretler türlü türlüdür. Bir görüntüde
veya hicapta olsun olmasın O'nun Zâhir isminden başka ondan hiçbir
şeye sahip değiliz. Bâtın ismine gelince, O Bâtın olmayı her
daim sürdürecek. Bundan dolayı Hakk varoluşun içinde zâhir olan
suretlerin ardında daima görülmeyen olarak kalacaktır."
İbn
Arâbî
Prolog
İmge
pasif bir işârettir, bu sebeple geneldir. Ona bakan gözün
yöneldiği anlamdan bağımsızca vardırsa da doğrudan ve kesin
olarak bir anlamı imlemez. Farklı yönlere gidebilir. Her anlayan
imgedeki geneli değil, onun kendindeki bir karşılığı/yansımasını
keşfeder. Çünkü her imge, görenin konumlanışından, öznel bir
değer konumundan farklılaşmaya açıktır. Farkı yaratan, imgede
içkin sınırlar değil; ona yönelen, geneli parçalayan gözdür.
Gözün
geneli parçalaması/özeli inşâ etmesi (fark etmek/tefrik),
hareket ile mümkün: Genelden özele doğru bir iniş
-kategorileştirme, kayıtsızlıktan kayıtlamaya temayül, bütünü
parçaya indirgeme -yeri gelmişken Kaos'u Kozmos'a tahvil etme,
lojik bir kavram olan hareketin aslıdır. Bu süreç, imgenin kendi
genel oluşunda bulunsun ya da bulunmasın özel bir oluş alanı
tahsis etmeyle ilgilidir. İnsanî bir gerçekliğin Mutlak hakikat
gibi "görülmesi", Mutlak olanı kavrama olanağı
bulunmayan aklın, baskın olarak çelişmezlik ilkesi başta olmak
üzere kendi (mantık) yasalarını tüm varoluşa icraının
(fabülasyon) bir sonucudur, ancak kesinmiş gibi algılanır.
-Hayret duygusunun inkârı veya ondan kaçış da bu eminlik içinde
mümkündür ki sadece bir parçaya odaklanıp bütünü görememek
nedeniyle bundan körlük diye söz edilmiştir. Hikmet, hayretle
başlar oysa: Kalıplar ve kesinliklerin içindeyse hayret olmaz; bu
sebeple yıldızlar/Işık Kaos'tan doğar geleneksel anlatımda.
-"Başlangıçta
yer boştu, şekiller yoktu, her yer engin karanlıkla kaplıydı.
Tanrı 'Işık olsun' dedi." (Tekvin:2-3)
-Pozitivist
kültürde bir karşılığı yoktursa da söylenmelidir ki ışık,
göz/görüşün sembolüdür; o, şekilleri/algısal sûretleri var
eden bakışla kayıtlıdır. İmgedeki genelin parçalanması
göz/bakış vasıtasıyla olduğu için, bu parçalanma göze
göredir sadece, gözden göze değişir -farklı bir skalaya
yayılmış, farklı renkleri algılayan gözler aynı nesnede farklı
şeyler görürler.
Oluşun
ilkesi olan değişimin bir yönü Zaman'ı diğer yönü hareketi
gösterir. Sözkonusu hareket, Kaos'u Kozmos'a tahvil eden Logos
aracılığıyla bir tür tercüme ya da yorumlama olmak itibariyle
izafî olduğu için imgenin hareketliliği ve Zaman'a tâbiyeti şeye
ilişkin "alegori" vasfını görünür kılar: Yani bir
imge her gözde farklı bir görünüş kazanmak itibariyle
alegoriktir. -Ancak bu imgenin kendinden değil gözden ileri gelen
bir tavsif etmedir. Çünkü imge, kendinde bu anlamları,
görünümleri ihtiva etmez, göz onu öyle görür. -"Bu bir
pipo değildir." İmgenin bu alegorik vasfıyla görülmeden
hareketten, değişimden ve zamansallıktan berî olmaklığıysa
onun sembolik vasfına gönderme yapar. Sembolik imge, mümkünden
farklı İmkân olarak tahakkuk etmiş Mutlak'tır -akıl onu ihata
edemez. Bu sebeple semboller; tarihe, coğrafyaya veya kültüre
bağlı olmaksızın her ân ve her yerde aynıyla, oldukları gibi
tahakkuk ederler. -Esası itibariyle bu durumdan dolayı İslâm
sembolizmi, Kızılderili sembolizmi gibi bir ayrım sunîdir ve
hakikatte bir şey ifade etmez. Ancak, her imgenin sembolik bir vasfı
olmasıyla beraber bazı imgeler belirli bir öğretinin aktarılması
(inisiyasyon/irşad) süreci için sadece sembolik bir tezekkür
nesnesi olarak da tasarlanırlar: Dinî semboller ve belirli bir
düzeyde kozmik mütekabiliyet amaçlı (upaguru, görsel ya da
işitsel mantra ve esma gibi) rehberlik işlevi içindir bu; bunlar kültürel olarak farklılaşabilirler.