“Romantizmde bizi
ilgilendiren, hâlen daha onun başlattığı çağa ait olmamız ve (tekrarın
önlenemez farkıyla) bizi tanımlayan bu aidiyetin açıkça zamanımızın inkâr
etmeyi sürdürdüğü şey olmasıdır.”
P. Lacoue-Labarthe, Jean-Luc Nancy; Edebî Mutlak
Modernite kavramının, bugün dünyayı anlamakta kullandığımız anahtarlardan birisi olmasının anlamı, içinde yaşadığımız toplumsal hayatı biçimlendirmedeki etkinliğinden ileri gelir. Hatta toplumsal dünya üzerine yaptığımız değerlendirmeler açısından en başat durumu ifade eder. Bunun temelinde bilincimizin, dünyayı anlama ya da anlamlandırma aygıtı olarak başvurduğumuz bilginin modern karakterine boyanmış olması yatmaktadır. Fakat bu durumun bizi edilgin mi kıldığı yoksa bir yönelimin ya da tercihin neticesi mi olduğu tartışmalıdır. Modernlik, gökyüzünden üzerimize yağan bir yağmur gibi olmadığı için, endüstriyel toplumsallık ve diğerleri arasında bir fark olmaksızın modernliğin topluluklarca yeniden üretildiğini de dikkate almak gerekmektedir. Düalist bakış açısının çatışma odaklı okumasında zıtların mutlaklaştırılması eğilimi, her kutbun soyutlanmış bir gerçeklikle tanımlanmasıyla sonuçlanır. Böylece, rasyonalizm eleştirisine içkin faydacılık ya da her ikisiyle de ilişkili olarak ve toplumsal kimlik üzerinden meşrulaştırılan öznellik fikri, dışarıdan zihinlere sokulmuş motivasyon kaynakları olarak görülür. İnşâ edilmiş modern Avrupa’lı benlik’in karşısına koyulmak istenen özgün benlik (Doğululuk gibi), öznelliğin bir yönelimi olan faydacılık ilkesiyle hareket etme ve rasyonelleşme eğiliminin bir sonucu olarak görülmez. Bu örneğe bakılarak şu soru da sorulabilir: Öznelleşme ve rasyonelleşmenin doğal olarak ilişki içinde olduğu sekülerleşme süreci ile özgün benlik arasındaki bağıntı tek taraflı ve bir dayatmanın sonucu olarak mı vardır?
Moderniteyle kurduğumuz ilişki, genel olarak bilincimizin dünyayla kurduğu ilişkinin bir örneğidir: Bitmeyen bir etki-tepki münasebeti vardır ki zaten mevcudatın değişiminin ve çeşitliliğin altında da bu durum yatmaktadır. Özet olarak söylenirse, bir nesnenin ya da olayın her bilinçte farklı bir yankısının olması gibi modernliğin her aşaması ve her coğrafyadaki yansıması da farklı olmuştur. Bu açıdan bakılarak en başından beri, birdenbire ortaya çıkmış bir modernlikten değil, birçok modernlik olduğundan da söz edenler olmuştur.