30 Kasım 2016 Çarşamba

Ezelî Hikmet Politik Zekâyla Sınırlanabilir mi?

“[G]erçek metafizik daima kendi kendisiyle tamamen özdeş olarak kalır. Zira onun nesnesi aslında "bir"dir (tek'tir) ya da Hinduların dedikleri gibi, "ikiliksizlik"tir (sans dualite). Ve bu nesne, daima -"doğanın ötesinde" olması nedeniyle- değişmenin de ötesindedir. Arapların “Tevhid öğretisi tektir” (“La doctrine de l'Unite' est unique”) derken, ifade etmek istedikleri de budur.

René Guénon
Ön not:
Eşyanın zıtlıkla kaim olduğuna dair bir ilke mevcut: Şeyler ancak birbirlerine zıt olabildikleri ölçüde mevcut olabilirler; siyah ve beyaz, gece ve gündüz, iyi ve kötü birbirlerini gerektirirler; biri olmadan diğeri de var olamaz –çünkü hiçbir şey yoktan var olamaz. Bu ilkenin metafizik izahatı, modern düşüncede “evren” gibi somut veya “düzen” gibi soyut anlamlara hapsedilen kozmos fikrinin temelinde yatar: Varoluş (mevcûdat) ancak Varlık’ın (Vücûd’un) kendini bilmesi, yani Logos aracılığıyla mümkündür ve Logos (akl-ı evvel veya Rûh-u Âzam, Rûh ya da şer’î düzlem kapsamındaki ismiyle doğrudan Cebrail) aynı ânda hem makrokozmik düzeyde (Melekût âleminde) Mutlak’ın dilidir hem de mikrokozmik düzeyde (e’fal ya da Şehâdet âleminde) izafî olanın bilgisine sahiptir. Çünkü o başlangıçta ve sondadır. (Bu sebeple Logos olarak İsa, “Ben Alfa ve Omega’yım” demişken Rasûl de Rûh ile aynı anlama gelen hakikat-i muhammediyeyi işâretle “Âdem su ile balçık arasındayken ben nebiydim” demiştir.)

İmdi, bu ilkenin bir karşılığı inanç alanında (Tradisyonalist okul tarafından) dinlerin aşkın birliği ile ifade edilmiştir. Şöyle ki aşkın düzlemde (Melekût âlemi itibariyle, yani vahdet ile vasfedilmiş Vücud’un indinde) her şey gibi din de tektir. Fakat insan aklı tarafından tanıklık edilebildiği için Şehâdet âlemi diye isimlendirilen görülebilen, hissedilen bu-dünya’daki her şey gibi dinsel tarzlar da bir çeşitlilikle mevcuttur ve siyah ile beyazın birbirleriyle çatışarak var olmaları gibi dinsel çeşitlilik de ancak onların zıtlıkları ölçüsünde var olabilir. Bu durum, küresel sermayenin amaçlılığını ifade eden dinlerarası diyalog, medeniyetler ittifakı gibi politik bazı hesapların iç yüzü hakkında olduğu kadar yine burjuvazi söylemi altında yapılandırılmış “eşitlikçi” politik fikirlerin idraksizliği hakkında da fikir verir: İnsan ancak bir sürünün (en’am) içinde köleleştirilebilir ve modern dönemin ortaya çıkardığı (sürü ahlâkının kollayıcısı olan) sosyalizmler, anarşizmler, feminizmler, veganizmler… vs. her bir birimi (anâsırı) böylece “birey”e/özneye dönüştürüp yok eden bir liberalizmin mevcudiyetinde var olabilirler… Ki hepsinin -kendilerince tanımlayarak var ettikleri- bir takım özneler adına özgürlükten ve eşitlikten söz ediyor olmaları bir tesadüf değildir.