"Susmak, kurtuluştur."
Şeyh
Ebu Medyen
"Süleyman kuş dilin’ bilir dediler
Süleyman var Süleyman'dan içeri"
Yunus
Emre
Modern zihnin yangını bir vehimden ileri gelir: Bazı koşullar düzenlenirse mevcut “durum” da düzelecektir –şu eksiktir, bu fazladır sadece. Bu vehim; olmaya değil, yapmaya öncelik verdirtir. “İlerleme”, kişisel gelişme gibi modern kavramların yanı sıra koşula/Zaman’a bağlı tekâmül etmenin ve bir amaçlılık ifade eden evrim düşüncesinin ortak yanılgıları; tıpkı bir yerlerde stabil durumdaki hakikate erme zannı gibi bir şeyler yaparak kemâle de erilebileceği zannındandır. Oysa kemâl, hareketten önce gelir. Çünkü meyve tohumda gizlidir.
Kemâl arayan hareketi ve böylece Zaman’ı düşünür. Zaman ile her süreç, henüz başlamadan zaten tamamlanmıştır: Başlangıç ve son birdir. Tao geleneğinde wu-wei/eylemsizlik prensibi bu sebeple kâmil insan için geçerlidir: O, eylemle ortaya çıkacak neticelere karşı bir kayıtsızlık içindedir. Çünkü dışarıda ne olursa olsun merkezdekine, tekerleğin kalbindekine etki etmeyecektir. –“Yapma, ol” denilmesinin sebebi de budur; herhangi bir etkinlik her halükârda bir oluşun neticesi olarak var olabilir. Netice veya son, zaten başlangıcın içindedir –öyle olduğu için de niyet sonuçtan daha kıymetlidir.
Bu sebepten hikmet, başlangıçta mevcut sonu da görmek demektir –ve bu, “hikâye” sanatının hikmetle ilişkisini de gösterir: Bir olayın tahkiyesi, ancak olaya sebep olan unsurların zorunlu neticeleriyle ilişkilendirildiğinde çemberin/yazgının tamamlanmasıyla kurulabilir. Gerisi laf-ı güzaftır, israftır.
Musa, hikmetle donatılmış “kullardan bir kul” ile karşılaştığında başlangıcını gördüğü olayların hakikî sonuçlarından bîhaber olduğu için yol arkadaşı hakkında bazı hükümler verdi. Hükümleri yanlıştı, çünkü sonuç hakkında hiçbir ilmi yoktu. Hızır ise hikmet ehli olarak yaptıklarının sonucunu zaten içeren bir başlangıçta sabitti. Ayrılan, esasen o değildi ama “bu, seninle benim yollarımızın ayrıldığı yerdir” dedi.