“-Kardeşim, dedi bu gece ben Mübarek’i çok değişmiş
gördüm.
Nasıl Diyeyim,
fazla süslü gibi geldi bana!
Elimdeki viski
kadehini ona tutuşturdum:
-Doğru! diye
cevap verdim. Para, refah, fazla kazanmak hırsı
hepimiz gibi onu
da değiştirdi.”
"Saatleri
Ayarlama Enstitüsü"
Tanpınar
önsözünde Beş Şehir’in asıl konusunun
eskiye karşı üzüntü ve yeniye karşı duyulan iştiyak olduğunu yazar. Geçmiş
devrin mürekkebiyle kazınmış harita üzerinde, zaman kavramını bir büyüteç gibi
dolaştırarak kendi penceresinden geleceğin hissedişlerine uzanır. Ahlâkın
dönüşümünden törelerin algılanışına, savaşlarda yıkılanlardan binlerce yıldır
kalanlara, ovalardan taşan anlamlardan ağaçların toplum için taşıdığı kıymete
kadar upuzun bir satıhta dalgalanan zamanın nabzını yoklar her yerde. “Bu itibarla, onların arkasında kendi
insanımızı ve hayatımızı” (s.23) görebilmeyi umar. Bu ifade bize bu
denemelerin, aynı satıhtaki beş noktada kültürün zamana bağlı kalarak
farklılaşmasını gözlemleme imkânı sunduğunu göstermektedir.
1960’da
yayımlanan ikinciye kıyâsen daha dar olan 1946 basımı Beş Şehir, yazarın belirlediği tasnife göre Ankara ile başlar. Millî Mücadele’nin tesiriyle muharip bulduğu Ankara’yı
bir çıkış noktası olarak ele alması yazarın kastıyla olsun veya olmasın kitabın
bütünü açısından manidârdır: Tanpınar, bir uygarlık değişimi içinde gördüğü
Türkiye’nin yenilik eliyle yükselebileceği inancıyla, bu imkânın merkezi
denilebilecek Ankara’dan bir vazife icabı yola çıkarak diğer şehirlere gittikçe
yazacaktır denemelerini.