12 Mayıs 2019 Pazar

Alvin I. Goldman: "Bilimler ve Epistemoloji: Epistemolojik Projeler ve Epistemolojinin Doğallaştırılması"


Bilimler ve Epistemoloji

1. Epistemolojik Projeler ve Epistemolojinin Doğallaştırılması [1]

Alvin I. Goldman

Çeviri: a.g.

Son otuz yılda bilimleri epistemolojiyle birleştirme projesi “doğalcı epistemoloji” etiketi altında gerçekleştirildi. Bu [yaklaşım], [epistemoloji için doğa bilimlerine] böylesi bir bağlanma öneren ve ona “doğallaştırılan” etiketi takan W. V. Quine’ın (1969) etkili makalesinden türedi. Quine’ın bağlanma önerisi oldukça radikaldi. Ona göre geleneksel olarak düşünülen epistemolojiden vazgeçilmeli ve ona psikolojinin bir branşı, doğa biliminin bir parçası olarak yer verilmeliydi.

“[E]pistemoloji hâlâ devam ediyor, ancak yeni bir ortamda ve açık hâle getirilmiş bir durumda olarak. Epistemoloji ya da böyle bir şey, sadece psikolojinin ve dolayısıyla da doğa bilimlerinin bir bölümü olarak yerini alır. O doğal bir olgunun, yani, fiziksel insan öznesinin üzerinde çalışır. Bu insan öznesi, deneysel olarak kontrol altında bulunan belirli bir girdiyle –örneğin çeşitli frekanslardaki ışımaların belirli kalıplarıyla- uyumludur ve zamanın bütününde özne, bir çıktı olarak üç boyutlu dışsal dünya ve onun tarihini bir tasvir olarak ortaya koyar” (1969, 82-83).

Hilary Kornblith (1985, 3) Quine’ın epistemolojiyi psikoloji altında sınıflama önerisine “ikame etme tezi” der. İkame etme tezi altında epistemoloji, sadece bilimsel bulguları kullanmayacak, aynı zamanda kendisi de [bilimsel bulgu] olacaktır ya da bilimin bir dalı olacak ve yerini [o şekilde] alacaktır. Bu öneri çok fazla taraftar toplamadı. Quine’ın formülasyonu –genelde eleştirel bir tarzda (Kim, 1988 gibi)- sıkça alıntılanıp tartışılmış olsa da nadiren benimsendi. İlk olarak, epistemoloji, genelde anlaşıldığı gibi kısmen de olsa çeşitli normatif kavramlarla ilgilidir. [Epistemoloji], [epistemik] inançlara ve inanç oluşturan yöntemlere aklî ve akıldışı, gerekçelendirilmiş/meşru ve gerekçelendirilmemiş/gayrimeşru, garanti edilmiş ve garanti edilmemiş olarak değer biçmeye çalışır. Bu tür normatif görevler doğa bilimlerine aitmiş gibi gözükmezler ya da bırakılmayı ve değiştirilmeyi hak etmezler. Şayet bu doğruysa epistemoloji ve bilim arasındaki bağlantı bir özdeşleşme veya kapsayıcılık [ilişkisi] olmamalıdır; bağlanmanın biraz daha zayıf bir türü olmalıdır. [Peki,] epistemoloji ve bilim arasında ne türden zayıf bağlar kurmak daha anlamlıdır?

Epistemoloji ve bilimlerin ilişkisinin mümkün bir yolu, ipucunu Kant’ın epistemolojisinin merkezî sorusundan alacaktır: “Sentetik a priori bilgi mümkün müdür?” Kant bilginin belirli bir türünün olanağını varsaydı ve bu olanağın koşullarını soruşturdu. Onun ayrıntılı önerileri beni burada ilgilendirmiyor. Ortaya koyduğu sorun tipinin, yani bir tür olanak sorununun sadece yerini belirlemek için Kant’ı yardıma çağırıyorum. Daha özel olarak, onun sorusu, epistemik kazanımın (achievement) belirli bir türünün imkânıyla ilgiliydi. Bilimin epistemoloji ile ilgili olabilecek önemli bir yönü, epistemik kazanımın olasılığına ışık tutmaktır.

Elbette, epistemik kazanımı mümkün kılmak için pek çok koşul tipi gerekli olabilir. Bu koşulların barındırılıp barındırılmadığının farklı şekillerde belirlenmesi gerekir; bu, belki kavramsal analizle, belki metafiziksel kuramlaştırmayla, belki bilişsel bilimlerle yapılmalıdır. Ben epistemolojiyle ilgili her mümkün sorunun bilimle yanıtlanması gerektiğini iddia etmiyorum. Sadece epistemolojiyle ilgili bazı mümkün sorunların bilimin yardımıyla cevaplanabileceğini ileri sürüyorum.

Bilime (en azından açık bir biçimde) başvurmadan cevaplanan mümkün soru tiplerine bakmakla başlayalım. Şu soruyu düşünün: Eğer p’nin q’ya neden olduğunu biliyorken q’yu bilmiyorsanız, p’yi bilmek mümkün müdür? Aslına bakılırsa bu, bilgi kavramı hakkında bir sorudur. Bilinen gerektirme [ilişkisi]nin altında bilginin “örtük/closed” olması, bilgi kavramının bir özelliği midir (Dretske, 1970; Nozick, 1981; DeRose, 1995)? Örtüklük, şu sebepten dolayı bilginin imkânı için bir tehdit oluşturur:

p= “İki elim var”.

q = “Ben, bir tank içinde [duran] bedensiz (ve elsiz), uyarılmış bir beyin değilim; öyle ki zaten sahip olduğum (iki ele açıkça sahip olmayı da içeren) aynı tecrübelere sahibim”.

Açık bir şekilde p, q’ya neden olur ve bu neden oluş bildiğim bir şeydir. O hâlde örtük ilke doğruysa p’yi bilmem için aynı zamanda q’yu da bilmem gerekir. Fakat q’yu nasıl bilebilirim ki? q’yu bilmek için benim bir tankın içindeki bedensiz beyin olmam olasılığını ekarte etmem gerekir. Oysa zaten benim olan aynı birçok tecrübeye sahip biri idiysem bunu ekarte edemem. Bu yüzden q’yu bilemeyeceğim ortaya çıkıyor ve örtük prensip gereği bu, p’yi de bilemeyeceğim sonucunu getiriyor. Benzer bir akıl yürütmeyle neredeyse tüm sıradan önermeler bilinemez olarak görünebilir. Bununla birlikte örtük ilkenin gerçeği, bilimsel bir sorundan ziyade kavramsal bir sorun olarak görünmektedir. Cevabın belirlenmesi bilimsel yöntemin kullanımını gerektirmeyebilir (2).

Hem epistemoloji tarihinde hem de güncel epistemoloji alanında metafizik yanıtlar gerektiren sorular bulunabilir. Fiziksel şeylerin bilgisinin mümkün olup olmadığı bu şeylerin metafiziksel düzenlemesine veya duruma bağlı görünmektedir. En azından Berkeley gibi idealistler [bunu] ileri sürmüşlerdir. Berkeley, şayet ağaçlar “maddî” şeylerse, zihin ağaçlara erişemeyeceği için onların bilgisine sahip olmamızın bir yolunun bulunamayacağını ileri sürdü. Fiziksel nesneler zihin-bağımlı şeylerse ancak o zaman bilinebileceklerdir. Öyleyse fiziksel dünyayı bilme imkânı metafiziksel meselelere bağlıdır ve bu metafiziksel meselelerin ampirik bilim tarafından çözülmüş olması gerekmediği için bu husus bilimin epistemolojiyle ilgisini işaret etmez. Benzer biçimde, geçmiş hakkında bilgi sahibi olma olasılığının kabul edilmesi (certify) için geçmişin metafiziksel statüsünün belirlenmesi önem arz edebilir (Peacocke, 1999, 3.Bölüm). Fakat yine bu da geçmiş hakkındaki bilginin olanağını belirlemek için bilimsel sonuçlara başvurmak gerektiği anlamına gelmez.

Bilim tarafından tespit edilmesine ihtiyaç duyulan epistemik kazanım için herhangi bir koşul mevcut mudur? Bilim bize, belirli epistemik kazanımların imkânı ve imkânsızlığını kanıtlayacak veya destekleyecek ne söyleyebilecektir? Genelde, eğer biz belirli epistemik başarıların insanî olarak mümkün olduğunu gösteriyorsak bilimin, insanların belirli bilişsel kapasitelere sahip olduklarını tespit etmeye ihtiyacı vardır. Elbette bu sadece insanî imkâna gönderme yapar. İnsanların belirli epistemik hünerlere erişmesi önündeki psikolojik yetersizlik, diğer türden faillerin bu gibi hünerlere [sahip olmalarını] engellemeyecektir. Fakat esas olarak epistemoloji insan epistemolojisidir. Çoğu epistemolojik araştırma (rasyonalite, teminat, doğruluk gibi) insan bilgisine yönelik incelemelerden ileri gelir. İnsanın epistemik hünerlerinin kritik olarak insanın bilişsel donanımlarına bağlı olduğu kadarıyla, bu donanımlar epistemoloji ile ilgilidir. Bu hünerlerin doğası ve kapsamı psikolojik bir bilim, özellikle de psikoloji ve bilişsel bilimler tarafından belirlenmesi gereken konulardır. Bilişsel bilim bu yüzden belirli epistemolojik sorularla ilgilidir.

Epistemik “kazanımlar” veya “hünerler”den bahsettim. Burada ne tür hünerler söz konusudur? Bilgi felsefecilerinin tipik olarak ilgilendiği hünerler şunları içerir: (1) doğru inanç, (2) gerekçelendirilmiş ya da temin edilmiş inanç, (3) bilgi, (4) rasyonel inanç ve (5) bunların özel çeşitleri; örneğin a priori bilgi, tanık temelli gerekçelendirme ve benzerleri. Bu hünerleri kesin bir biçimde nitelemek için gereken şeyler, epistemolojinin ana meseleleri arasındadır. İnsanî biliş kapasitesinin meseleleri, aşağıdaki senaryoda tipik bir şekilde yer alan bu hünerler hakkındaki sorunlarla ilgilidir.

Bir bilgi felsefecisi, E-epistemik kazanımı için yerine getirilmesi gereken standardı belirlemeye çalışır. Geçici olarak E’ye uygun S standardını belirler ve ilgili insan kapasitesi hakkında veri almak için bilim adamlarına yönelir. Bilim tarafından –en azından belirli bilim insanlarınca-, insanın bilişsel kapasitesinin S standardını gerçekleştirmekte yetersiz kaldığı söylenir. Bu durumda [bilgi felsefecisi] en azından üç seçeneğe sahiptir. İlk seçenek şüpheci çıkarımdır: E-epistemik kazanımı insanlar için hiçbir şekilde münasip değildir (ya da belki muntazaman münasip değildir). İkinci bir seçenek, E için nihai olmayan izahını gözden geçirmektir. Tehditkâr şüpheci çıkarımın reddi (“E’yi edinmek insanlar için kesinlikle mümkündür”) ile S’nin E için doğru standart olmadığı sonucuna varır. Üçüncü bir seçenek, başlangıçtaki bilimsel sonuçları sorgulamaktır. Bilim insanları genelde alanlarındaki sorunlar hakkında kendi aralarında farklılık gösterirler. Belki diğer bilim insanları, insanî bilişsel kapasitelerin insanlar tarafından S’nin gerçekleştirilemeyeceği iddiasını reddedeceklerdir. Şayet bu rakip bilimsel anlatı düşünümde daha iyi görünürse bilgi felsefecisi hem E için S’nin uygun standart olduğunu hem de karşı-şüpheci olan (E insanî olarak mümkündür) çıkarımını devam ettirebilecektir [3].

Bu neticelerin herhangi birisi kesinlikle epistemoloji için önemli olacaktır, fakat bunlar bilimin sunması gereken şeylere bağlıdırlar. Bu yüzden epistemoloji bilimle işbirliği içinde devam etmelidir.


Notlar

Massimo Piattelli-Palmarini’ye bu bölümün ilk taslağı hakkındaki değerli yorumlarının birçoğu için minnettarım.

[1] The Oxford Handbook of Epistemology (Ed. Paul K. Moser)’den alınmıştır.


[2] Kavramlarla ilgili cevaplanan sorularda bilimsel yöntemin kullanımını reddetmiyorum. Kavramlar hakkındaki bilişsel bilimlerin bulgularının belirli tiplerinin kavramsal analiz teknikleri hakkında sınırlı bir yön içerebileceğini düşünme eğilimindeyim bkz. Goldman ve Pust, 1997). Bununla birlikte bu, standart bir görüş ya da burada geliştirilecek olan bir konu değildir. Bu yüzden metinde, kaçınarak ve dikkatle ölçüp biçerek kavramsal bir olasılık sorununu cevaplamanın, bilimsel yöntemin kullanımını gerektirmeyebileceğini söylüyorum.


[3]Epistemolojik bir dilemmayı çözme beklentisinin, rakip olandan ziyade olguların bilimsel bir yorumuna inanmada dayanak olarak kullanılmış olabileceğini ileri sürmeyi kastetmiyorum. İlgili bilimsel görüşlerin değerleri, saf bilimsel değerlendirmeler tarafından yapılmış olmalıdır. Benim görüşüm sadece bilgi felsefecisinin farklı bilimsel görüşlere karşı dikkatli olması gerektiği ve içlerinden önde gelen birine tamamen inanmaması gerektiğidir.

Referanslar

DeRose, Keith (1995). "Solving the Skeptical Problem." Philosophical Review 104: 1-52.

Dretske, Fred (1970). "Epistemic Operators." Journal of Philosophy 67: 1007-1023.

Goldman, Alvin, and Joel Pust (1997). "Philosophical Theory and Intuitional Evidence." In M. DePaul and W. Ramsey, eds., Rethinking Intuition: The Psychology of Intuition and Its Role in Philosophical Inquiry. Lanham, Md.: Rowman and Littlefield. Goldman (2002)’de tekrar basıldı.

Goldman (2002). Pathways to Knowledge: Private and Public. New York: Oxford University Press.

Kim, Jaegwon (1988). "What Is 'Naturalized Epistemology'?" In J. Tomberlin, ed., Philosophical Perspectives, vol. 2, Epistemology. Atascadero, Calif.: Ridgeview.

Kornblith, Hilary (1985). "Introduction: What Is Naturalistic Epistemology?" In H. Kornblith, ed., Naturalizing Epistemology. Cambridge, Mass.: MIT Press.

Nozick, Robert (1981). Philosophical Explanations. Cambridge, Mass.: Harvard University Press.

Quine, W. V. (1969). "Epistemology Naturalized." In Ontological Relativity and Other Essays. New York: Columbia University Press.

Peacocke, Christopher (1999). Being Known. Oxford: Oxford University Press.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder